Koronavirüs (Covid-19) salgınıyla hastanelerde verilen mücadelenin başrolündeki sağlık çalışanlarının en başında hemşireler geliyor.
Yataklı tedavi ünitelerinde, yoğun bakım servislerinde bu süreçte çalışma çok daha zor. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Hastanesinde Covid-19 hastalarının tedavi edildiği serviste görev yapan hemşire Gülay Candan ile yaşanılan süreç ile gerçekleştirdiği röportajda ÇOMÜ Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Koordinatörlüğü’nün sorularını yanıtladı.
COVİD -19 HASTALARINA VERDİĞİNİZ HİZMET İLE DAHA ÖNCE VERİLEN HİZMET KARŞILAŞTIRILDIĞINDA FARKLILIKLARI VE ZORLUKLARI NELERDİR?
Öncelikle hastalarımızı değerlendirme ve tedavi süreçlerine başlamadan hazırlanmamız bir hayli uzun sürüyor, bu kendi sağlığımız arkadaşlarımızı ve ailemizin sağlığı için dikkatli olmamız gereken bir uygulama. Vücudumuzun tümünü kapatan tulum, önlük, maske ve siperlik gibi kişisel koruyucu ekipmanımızın giyilmesi gerekiyor. Hazırlanırken çoğu zaman çalışma arkadaşlarımızın bizlere yardımcı olması gerekiyor. Tüm ekipmanın belirli bir giyilme ve çıkarılma sırası mevcut hata yapmamamız gerekiyor. Bu ekipman ile hastalarımızın yanına girmemiz onlarda da tedirginliğe ve zaman zaman korkuya neden olduğunu da gözlemliyoruz. Ancak onlar bizim hastalarımız ve bize emanetler, iletişim ile onları sakinleştirip moral veriyoruz.
SERVİS İÇERİSİNDE NASIL BİR ÇALIŞMA DÜZENİNİZ VAR? HASTALARA NASIL BİR BAKIM HİZMETİ VERİLİYOR?
Hastaların belirli zamanlardaki tansiyon, nabız, ateş ve parmak ucu oksijen ölçümlerini gerçekleştiriyoruz. Yine bu hastalığa özgü ilaç tedavilerini de belirlenen zamanlarda bizler veriyoruz. Hastalarımızın günlük tahlilleri için istenilen kan örnekleri ve kalp grafilerinin çekimini de gerçekleştiriyoruz. Tüm bu işlemler süresince kişisel koruyucu ekipmanımızın giyinilmiş ve tam olması gerekiyor. Bu sürede hastalarımızın da maskelerini takmış olmaları gerekiyor. Değerlendirme ve tedavi süreçleri ile ilgili tüm kayıtların tutulması da yine bizlerin görevi. Beklenmedik ve acil durumlar içinde sürekli hazırlıklı olmak zorunda olunması verilen hizmeti güçleştiren diğer bir konu. Bunun haricinde hastalarımızın hastalıklarından dolayı refakatçilerine sınırlama gelmiş olması kendilerine daha fazla yardımcı olmamızı gerektiriyor. Bizler üç kişilik ekipler halinde on iki saatlik vardiyalar halinde çalışıyoruz. Nöbetimizin bitiminde yeni gelen arkadaşlarımıza tüm hastalarımıza uygulanan tedavi ve değerlendirme verilerini devir ediyoruz.
BU SÜREÇTE AİLENİZ VE ÇOCUKLARINIZ İLE OLAN YAŞANTINIZDA NE GİBİ DEĞİŞİKLİKLER OLDU?
Hepimiz belirsiz ve sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz . Bu dönemi ruhsal olarak en az zararla atlatmak zorundayız. Mesleğim açısından hastalığın merkezindeyiz elbette kaygılanıyorum ancak mesleğim her şeyden önde geliyor. Çocuklarım bu dönemde gerçekçi bir bakış açısıyla salgın, virüs vb. konuları anlamalarını sağlayarak doğru bilgilendirip karşı karşıya oldukları riskleri ve yapmaları gerekenleri netleştirerek güven duygusu aşılamaya çalıştım. Onlara evde güvende olduklarını birbirimize yardımcı olmamız gerektiğini belirterek anlayışlı olmalarını istedim. Bu sebeple hayatımın şu sürecini hastane idaremizin bize sunduğu imkanlar dahilindeki öğretmen evinde kalarak devam ettiriyorum. Hem kendi taşıyabilirliğim hem de dışardan alabilme ihtimalim olduğu için ailemi korumak zorundayım. Çocuklarım, annem ve eşimle sadece telefonla konuşuyoruz. Devletimiz ve hastane idaremizde bizim yanımızda olduğu için mutluyum. Bu süreci bizlere sunulan imkanlarla en kısa zamanda en iyi şekilde en az zararla atlatacağıma inanıyorum.”
Kaynak: Haber Merkezi