Güncel

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan 1915 Çanakkale Köprüsü Açıklaması (VİDEO)

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1915 Çanakkale Köprüsü ve Malkara-Çanakkale Otoyolu projesi ile ilgili açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.

Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ayrıca 1915 Çanakkale Köprüsü ve Malkara-Çanakkale Otoyolu projesi ile ilgili açıklamalarda bulundu.  Erdoğan, “Sizlerle paylaşmak istediğim bir diğer husus, önümüzdeki hafta sonu açılışını yapacağımız 1915 Çanakkale Köprüsü ve Malkara-Çanakkale Otoyolu projesidir. Bu dev projenin inşasını 2 milyar 545 milyon avro yatırım tutarı ile tamamladık. 1915 Çanakkale Köprüsü, 88 kilometresi otoyol ve 13 kilometresi bağlantı yolu olmak üzere toplam 101 kilometre uzunluğa sahip Kınalı-Tekirdağ-Çanakkale-Savaştepe Otoyolu projesinin önemli bir projesidir, bir parçasıdır. Orta ve yan açıklıkları ile yaklaşım viyadüklerinin toplamıyla geçiş uzunluğu 4608 metreye ulaşan bu köprü, kendi alanında dünyada ilk sırada yer alan bir eserdir. Köprünün 2023 metrelik orta açıklığı Cumhuriyetimizin 100. Kuruluş Yıl Dönümünü, 318 metrelik çelik kuleleri de Çanakkale Deniz Zaferinin kazanıldığı 18 Mart 1915’i sembolize etmektedir. Deniz seviyesinden yüksekliği 16 metrelik top mermisi figürüyle birlikte 334 metreyi bulan köprümüz, bu bakımdan da dünyada ilk sırada yer almaktadır. Hizmete açacağımız otoyol projesi, Malkara-Çanakkale arasını 40 kilometre kısaltırken, Lapseki-Gelibolu arasında feribot ile saatler süren geçiş sürecini 6 dakikaya indirecektir. Yaklaşık 5100 personel ve 740 adet iş makinesi ile gece-gündüz çalışarak tamamladığımız otoyolumuzu ve köprümüzü 26 Şubat 2022’de hizmete sunuyoruz. Çanakkale Boğazının bir gerdanlık gibi taşıyacağı köprümüz, büyük ve güçlü Türkiye hedefimizin somut bir ifadesi olarak kalkınma tarihimizdeki yerini alacaktır. 1915 Çanakkale Köprüsü ve Malkara-Çanakkale Otoyolunun ülkemize şimdiden hayırlı olmasını diliyor, bu projenin hayata geçirilmesinde emeği geçenleri tebrik ediyorum” dedi.

“HASTALIĞI HAFİF BELİRTİLERLE GEÇİRDİK”
Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:“Aziz milletim, değerli basın mensupları; sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum.Bilindiği gibi 5 Şubat Cumartesi günü yaptırdığımız Kovid-19 testinde koronavirüsün omicron varyantına maruz kaldığımız anlaşılmıştı. Bunun üzerine kendimizi İstanbul’daki evimizde karantinaya almıştık.Hamdolsun hastalığı hafif belirtilerle geçirdik. Karantina döneminde çalışmalarımızı evden sürdürdük. Bu süreçte yürekten gelen dualarıyla, iyi dilekleriyle, gönül gönüle kurdukları köprülerle yanımızda olan milletimizin her bir ferdine en kalbi şükranlarımı sunuyorum. Bizzat arayarak veya çeşitli mecralardan mesaj yayınlayarak geçmiş olsun temennilerini ileten Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Mustafa Şentop ile Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’ye, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na, İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener’e, diğer tüm siyasi parti genel başkanlarına, yöneticilerine, milletvekillerine, iş insanlarına, sivil toplum kuruluşu temsilcilerine şahsım, ailem adına teşekkür ediyorum.
Yine geçmiş olsun dileklerini iletmek için arayan çok sayıda ülke liderleriyle telefon görüşmesi yaptık veya mesajlarını cevaplandırdık. Telefonla arayarak bize ve eşimize geçmiş olsun dileklerini bizzat sunan, arama sırasına göre Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın Aliyev’e, Irak Başbakanı Kazımi’ye, İsrail Devlet Başkanı Sayın Herzog’a, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Tatar’a, Türkmenistan Devlet Başkanı Sayın Berdimuhammedov’a, İran Cumhurbaşkanı Sayın Reisi’ye, Libya Başbakanı Sayın Dibeybe’ye, Irak Meclis Başkanı Sayın Halbusi’ye, Bosna Hersek Halklar Meclisi Başkan Yardımcısı Sayın İzzetbegoviç’e, Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid’e, Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Sayın Burhan’a, Polonya Cumhurbaşkanı Duda’ya şahsım ve milletim adına teşekkür ediyorum.Aynı şekilde mesaj veya mektupla geçmiş olsun dileklerini ileten 23 ülke ve uluslararası kuruluş başkanı ile 26 ülke ve uluslararası kuruluş temsilcisine de teşekkürlerimi sunuyorum.Aziz milletim; karantina döneminde de çalışmalarımızı ihmal etmedik, çeşitli vesilelerle telefonla görüştüğümüz farklı illerden insanlarımız vasıtasıyla pek çok hususu doğrudan hayatın içinden takip etme imkânı bulduk. Aynı şekilde devlet ve hükûmet işlerini de hem yakından takip ettik, hem de gereken yönlendirmeleri yaptık, talimatları da verdik.Testimizin negatife dönmesinin ardından Cuma günü Türk Devletleri Teşkilatı Aksakallılar Konseyi üyeleriyle bir araya gelerek ortak gündemimizi ve birlikte yapacağımız çalışmaları Vahdettin Köşkünde istişare ettik.

KDV İNDİRİMİ
Cumartesi günü Hazine ve Maliye Bakanlığımızın iş dünyasıyla birlikte enflasyonla mücadele konusunda atacağı yeni adımları açıkladığı bir toplantıya canlı bağlantıyla katıldık. Bu bağlantı sırasında gıda ürünlerindeki KDV’yi yüzde 8’den yüzde 1’e düşürme, yani etiketlerde doğrudan 7 puanlık bir indirim yapma kararımızın müjdesini de milletimizle paylaştık. Pirinç, makarna, et, balık, çay, kahve, su, süt ve süt ürünleri, peynir çeşitleri, yumurta, yemeklik yağ çeşitleri, şeker ve şekerli ürün çeşitleri, meyveler, sebzeler, kuruyemişler, bakliyat çeşitleri gibi günlük hayatta sık tüketilen gıdaları kapsayan ürünlerdeki KDV indiriminin ülkemize ve milletimize tekrar hayırlı olmasını diliyorum.
Üreticiden toplantıcıya ve perakendeciye kadar gıdanın tüm süreçlerini kapsadığı için enflasyonla mücadele konusundaki kararlılığımızın bir ifadesi olan bu KDV düzenlemesi, devlet olarak bizim attığımız bir adımdır. İstanbul’daki toplantıda iş dünyamızdan gıda başta olmak üzere tüm ürünlerde yüzde 7 KDV ve yüzde 7 kendi fedakarlıkları şeklinde en az yüzde 14’lük bir indirim beklediğimizi söyledik.
Bakanlıklarımız KDV indiriminin fiyatlara yansıtılıp yansıtılmadığını yakından takip edecek, aksi yönde davranış sergileyen firmalara da gereken yaptırımları uygulayacaklardır.
Hepimiz aynı gemide olduğumuza, ülkenin kazancından hep birlikte istifade ettiğimize göre, külfetine de beraberce katlanacak, yükü beraberce omuzlayacağız. Fedakarlığı sadece devletten beklemek ne gerçekçidir, ne hakkaniyete sığar, ne de sürdürülebilirlik ilkesine uyar.
Ayrıca, aynı toplantıda üç ayrı başlık altında toplamda 60 milyar liralık kefalet limitiyle uygulamaya geçirilen Kredi Garanti Fonu Paketinin detayları da iş insanlarımıza aktarıldı. Üretime ve istihdama önemli bir destek sağlayacağına inandığım bu paketin de iş dünyamıza hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Yine bu toplantıda yastık altındaki altınların ekonomiye kazandırılması konusundaki yol haritamız da kamuoyuyla paylaşılmıştır. Kuyumcuların, bankaların ve altın rafinerisinin içinde yer aldığı bu imkândan yararlanmaya tüm vatandaşlarımızı davet ediyoruz.
Pazartesi ve Salı günleri Birleşik Arap Emirlikleri’ne giderek hem Abu Dabi’ye resmî bir ziyaret gerçekleştirdik, hem de Expo 2020 Dubai Türkiye Millî Günü’ne katıldık. Ziyaretim sırasında farklı alanlarda imzaladığımız toplam 13 anlaşmayla ülkelerimiz arasındaki münasebetlerin ahdi temelini güçlendirdik. Bir süredir durgunluk içinde olan Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri ilişkilerine yeni bir ivme kazandıran bu ziyaretin her iki ülke açısından da verimli ve hayırlı neticeler doğuracağına inanıyorum.
Önümüzdeki dönemde Körfez Bölgesi başta olmak üzere Türkiye’nin gelişmesine, kalkınmasına, büyümesine katkı verecek diğer ülkelerle yakın temaslarımızı daha da sıklaştıracağız.

“ÜLKEMİZE VE MİLLETİMİZE HİZMETLERİMİZİ KALDIĞIMIZ YERDEN SÜRDÜRÜYORUZ”
Bugünkü Kabine Toplantımızda da gündemimizdeki hususları istişare ettik. Yeni dönemin yol haritasıyla ilgili değerlendirmelerimizi yaptık. Görüldüğü gibi, ülkemize ve milletimize hizmetlerimizi kaldığımız yerden, hatta çok daha yoğun bir şekilde sürdürüyoruz.
Aziz milletim; karantina sürecinde yaptığımız takiplerde tespit ettiğimiz en önemli eksik, ülkemizde dün ile bugün arasında yeteri kadar güçlü, gerçekçi, vicdanlı bir irtibatın kurulamadığıdır. Halbuki Türkiye’nin geçtiğimiz 20 yılda nereden nereye geldiğini görmeden, 2023 hedeflerimizin, 2053 vizyonumuzun anlaşılabilmesi mümkün değildir. Burada sadece birkaç hususa değinerek ülkemizin nereden nereye geldiğinin muhasebesini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Biz hükûmete geldiğimizde ülkemizin nüfusu 65 milyondu. Ülkemiz altyapısı eğitimden sağlığa, adaletten emniyete, ulaşımdan enerjiye, tarımda, her alanda yılların birikimi olan sorunların, eksiklerin, mahrumiyetlerin ağırlığı altında adeta eziliyordu. Temel hak ve özgürlüklerden güvenliğe kadar diğer alanlarda yaşadığımız sıkıntıları da bunların üzerine ilave etmek gerekiyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında başlanan altyapı hamlesi ve çok partili siyasi hayata geçişle filizlenen demokrasi umudu yerini darbelerin ve terörün gölgesinde baskı, yokluk, yoksulluk içinde bir hayata bırakmıştı. Karşımızda tarihiyle ve medeniyetiyle küs, potansiyeli ve imkânları küresel baronların temsilciliğini üstlenmiş bir avuç azınlığa peşkeş çekilen, ayağına pranga vurulmuş Türkiye gerçeği vardı. Her isteyen evladımızın üniversite başta olmak üzere eğitime ulaşabilmesinin, her vatandaşımızın yaygın ve kaliteli sağlık hizmeti alabilmesinin, can ve mal güvenliğinden emin şekilde başını yastığa koyabilmesinin, kamuda ve hatta sokakta değerlerine ve kültürüne saygılı muamele görebilmesinin, 81 vilayetimizin hepsinin de belirli bir standardın üzerinde yol, su, elektrik gibi temel altyapılardan faydalanabilmesinin, kısaca insanca bir hayat sürmesini gerçekten çok zor olduğu dönemlerden geçerek bugünlere geldik.
Bu hakikatleri bilhassa da o günleri görmemiş, yaşamamış gençlerimizi anlatmanın ne kadar zor olduğunun farkındayız. Ancak eski Türkiye ile bugünkü Türkiye fotoğraflarının doğru, vicdanlı, ahlaklı, sağlıklı bir mukayesesini yapmak hepimizin görevidir. Sadece günü yaşayarak, sadece günü kurtararak, sadece günü önemseyerek geleceğimize güvenle bakamayız. Elbette önceliklerimiz olacak. Dün önceliğimiz, can ve mal güvenliğimizi tehdit eden terördü. Dün önceliğimiz, egemenlik haklarımızı ve millî çıkarlarımızı hiçe sayan, istiklalimizi ve istikbalimizi hedef falan kuşatmalardı. Dün önceliğimiz, bizi çoluğumuzun çocuğumuzun, annemizin-babamızın karşısında boynu bükük bırakan, nafaka aramaya gurbete çıkmaya mecbur bırakan işsizlikti. Dün önceliğimiz, teröre ve işsizliğe kalıcı çare bulunmasına mani olan siyasi istikrarsızlıktı, iç huzursuzluklardı, iç kavgalardı. Dün önceliğimiz, hayatımızın dört bir yanını saran yokluklardı, mahrumiyetlerdi. Ülkenin bir ucundan diğer ucuna gitmenin eziyet, şehir içinde herhangi bir yere ulaşmanın çile, çağın nimetlerinden yararlanmayı sağlayacak hizmetlere sahip olmanın lüks olduğu devirlerden geçtik.

“DÜNYANIN EN BÜYÜK 10 EKONOMİSİ OLMA YOLUNDA SON DÖNEMECE GİREN BİR TÜRKİYE’DE YAŞIYORUZ”
Musluktan akan suyun, tavanda yanan lambanın, konuşacak telefonun, bayramlarda yeni kıyafet sahibi olmanın, kışı geçirecek nevaleyi temin edebilmenin en büyük sevinç sebebi sayıldığı dönemler yaşadık. Bugün ise artık ülke geneline yaydığımız anasınıfından üniversiteye kadar her seviyedeki eğitim kurumumuzla, dünyanın imrenerek baktığı şehir hastanelerimizle, neredeyse 5 kat artırarak uzunluğunu 28 bin kilometreyi geçirdiğimiz bölünmüş yol ayağımız ve sayısını 56’ya çıkardığımız havalimanlarımızla, 3 kat artırarak 100 bin megavata yükselttiğimiz kurulu enerji gücümüzle, yüz binlerce aileyi ev sahibi yaptığımız toplu konut projelerimiz, şehirlerimizi donattığımız millet bahçelerimizle, yerli ve millî katkı oranını yüzde 80’lere doğru taşıdığımız savunma sanayimizle, dünyada erişmedik yer bırakmayarak 225 milyar dolara çıkardığımız ihracatımızla, misafir kapasitesini 5 kat artırarak 55 milyona vardırdığımız turist ağırlama altyapımızla, yıllık ortalama yüzde 5’in üzerinde gerçekleşen büyüme oranımızla hedeflerine doğru hızla ilerleyen, dünyanın en büyük 10 ekonomisi olma yolunda son dönemece giren bir Türkiye’de yaşıyoruz.
Hamdolsun ülkemiz geçtiğimiz 20 yılda kurduğumuz güçlü altyapı sayesinde tüm bu eşikleri geride bıraktı. Bugün artık kimi alanlarda gelişmiş ülkelerin dahi önünde hizmet altyapısına sahip bir Türkiye var. Bugün artık sınırları içinde hiçbir terör faaliyetine izin vermeyen, sınırları dışındaki terör örgütlerini de adım adım takip eden bir Türkiye var. Bugün artık vatandaşlarının can güvenliğinden emin olduğu, hukuk devleti ilkesine bağlı, temel haklarını kullanan özgür bireylerin Türkiye’si var. Bugün artık siyasi, askerî, diplomatik ve ekonomik olarak bölgesinde ve dünyada söz sahibi, bayrağı ve pasaportu itibarlı, vatandaşlarının başı dik bir Türkiye var. Bugün artık her alanda kendisiyle birlikte tüm dostlarının ve kardeşlerinin güvenliğinin, huzurunun, refahının teminatı hâline gelen bir Türkiye var.
Salgın döneminde sağlık hizmetleri başta olmak üzere tüm alanlarda bu gerçekleri hep birlikte gördük, yaşadık. Küresel sağlık ve ekonomi krizinin gelişmiş-gelişmekte olan ayrımı yapmadan tüm ülkeleri kasıp kavurduğu bir dönemde Türkiye olarak biz hedef büyüttük, vites yükselttik. Gelişmiş ülkeler bile halklarının işini ve hayat seviyesini korumanın derdine düşerken, biz yatırıma, istihdama, üretime, ihracata, cari fazla yoluyla büyümeye yönelerek kendimizi diğerlerinden ayrıştırdık.

“İSTİHDAM VE İHRACATTA REKOR ÜSTÜNE REKOR KIRDIĞIMIZ BİR DÖNEMİ GERİDE BIRAKTIK”
Aziz milletim, bir kez daha altını çizerek ifade ediyorum; hükûmet olarak uyguladığımız ekonomi programının odağında vatandaşlarımızın işini korumak, bunun da ötesinde sürekli yeni iş alanları oluşturarak istihdamı geliştirmek vardır. Bugün 85 milyonluk bir nüfusa sahibiz. Nüfusumuz 20 yıl öncesine göre 20 milyon artarken, istihdama katılan kişi sayısı da 20 milyondan 34 milyona çıktı. Tarihimizin en yüksek işgücüne katılım oranına ulaşırken, istihdamı 19 milyondan 30 milyonun üzerine çıkarttık. Hatırlarsanız salgının ilk aylarında işgücüne katılım 29 milyona, istihdam 25 milyona kadar gerilemişti. Dünyanın panikle içine kapandığı bu dönemde biz farklı bir politika izleyerek üretimi ve bireyleri destekledik. Faiz tartışmaları ve kur dalgalanmalarının yol açtığı sıkıntılara rağmen bu politikadan taviz vermedik. Yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla hedefli ekonomi programımızı ısrarla ve kararlılıkla uygulayarak salgının ilk aylarındaki kayıpları hızla telafi etmekle kalmadık ötesine de geçtik. Dünya küçülürken biz büyüdüğümüz, istihdam ve ihracatta rekor üstüne rekor kırdığımız bir dönemi geride bıraktık.
Netice itibarıyla, hükûmetlerimiz döneminde 11 milyonun üzerinde insanımıza çalışacak iş sağladık, geçinecek gelir temin ettik. Bahar mevsimiyle birlikte canlanacak turizm, inşaat ve tarım sektörleri istihdamı daha da yukarıya taşıyacaktır. Elbette hayat pahalılığının yol açtığı sıkıntılar vardır, elbette sokakta, tezgahta, vitrinde canımızı yakan fiyat artışları vardır, emin olun bunların hepsi de gececidir, konjonktüreldir, bu döneme mahsustur.
Asgari ücretten memur ve emekli maaşlarına kadar tüm çalışanların gelirlerinde yüksek oranlı artış yaparak, esnaf ve sanatkârlarımızı kredi paketleriyle destekleyerek hayat pahalılığının insanlarımızın üzerindeki yükünü azaltmanın gayreti içindeyiz.

“ASIL OLAN, NİCE KRİZLER, NİCE SANCILAR İÇİNDE KIVRANAN BÖLGEMİZDE BAŞI DİK DURABİLMEKTİR”
Ancak, bunları konuşurken şu gerçeği de kesinlikle gözden kaçırmamalı, aklımızdan çıkarmamalıyız: Alım gücündeki düşüş bir süre sonra telafi edilebilirken, kaybedilen işin, kaybedilen huzurun, kaybedilen vaktin geri kazanımı çok daha zordur. Böyle dönemlerden asıl olan, çalışacak iş, hayatını sürdürecek gelir sahibi olmaktır. Asıl olan, kendine ve ailesine karşı mahcubiyet yaşamamaktır. Asıl olan, nice krizler, nice sancılar içinde kıvranan bölgemizde başı dik durabilmektir. Asıl olan, geleceğe umutla bakabilmeyi sürdürecek zemini kaybetmemektir. Bunun için fabrikaların çalışması, esnafın dükkanının açık kalması, toprağın ekilmesi, yolların yük taşıyan kamyonlarla dolu olması, emlak ve araç satışlarının sürmesi, hayatın canlı şekilde akışı çok önemlidir. Şayet buralarda bir tıkanıklık, gerileme, çöküş yaşanırsa,  işte o zaman felaket kapımıza dayanmış demektir. Hamdolsun, böyle bir tabloyla karşı karşıya değiliz. Halihazırdaki en önemli sorumuz yüksek enflasyondur. İnşallah onun da üstesinden her geçen ay inişini görerek geleceğiz.
Milletimizin karşısına güçlü bir eser ve hizmet altyapısıyla, güçlü bir sanayi ve ticaret işleyişiyle, güçlü bir güvenlik ve diplomasi çerçevesiyle örülü 20 yıllık kazanımlarla çıktığımız için müsterihiz. Türkiye’yi 30 milyonun üzerinde vatandaşını istihdam eden bir ülke hâline getirmiş olmak en büyük iftihar sebebimizdir. Üstelik bunu gelişmiş ülkelerin yaptığı gibi onyıllar boyunca ekonomilerini ve toplumlarını ipotek altında tutacak eşi benzeri görülmemiş parasal büyümelere, borçlanmalara gitmeden başardık. Avrupa’dan Amerika’ya kadar tüm gelişmiş ülkelerin ve gelişmekte olan ülkelerin çoğunun önümüzdeki döneme ilişkin en önemli sıkıntısı, sancısı, krizi işsizliktir. Bunun için Batıdaki merkez bankaları enflasyonları 6-7 kat arttığı hâlde faizleri kayda değer oranlarda yükseltmekten ısrarla kaçınıyor, kendi ekonomi teorilerine yıllarca bize yaptıkları dayatmalara aykırı bir politika izliyorlar. Daha da önemlisi, bunların çoğunun zaten kırılgan olan siyasi ve sosyal yapılarının ortaya çıkacak işsizlik krizinin altından kalkıp-kalkamayacağı da meçhuldür. Hamdolsun, biz Türkiye ekonomi modeli diye ifade ettiğimiz, çerçevesini ve yönünü kendimizin belirlediği bir politikayla süreci tam tersine çevirmeyi başardık.
Uyguladığımız ekonomi politikalarının doğruluğunun kimi mahcubiyetle de olsa, kimi dolaylı yollardan işaretle de olsa içeride ve dışarıda teslim edilmeye başlandığını görüyoruz. Aldığımız tedbirlerin insanlarımızın günlük hayatlarına olan olumlu etkileri kendini her geçen ay biraz daha belli edecektir. Ülkemizi 2023’e milletimize söz verdiğimiz gibi Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlayacağımız bir siyasi ve ekonomik iklime kavuşmuş olarak sokmakta kararlıyız.

ENERJİ FİYATLARI
Aziz milletim; son dönemde üzerinde en çok konuşulan, en çok söz söylenen, en çok istismar edilen hususlardan biri de enerji fiyatlarıdır. Türkiye bugün enerji konusunda elektriklerin yokluğunu değil, sadece fiyatını tartışabiliyorsa bunu geçtiğimiz 20 yılda 32 bin megavattan 100 bin megavat seviyesine çıkardığımız kurulu enerji gücüne borçludur. Buranın altını çiziyorum, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarını harekete geçirmek suretiyle ülkemizin elektrik üreten santral sayısını 298’den 1808’de yükselterek iletim ve dağıtım şebekelerimizin uzunluğunu 1 milyon 275 bin kilometrenin üzerine çıkartarak toplam elektrik üretimimizi 4 kat artırdık.
Son dönemde enerji fiyatları elbette tüm dünyada yükselmiştir, hem de oldukça yükselmiştir, ama bu sadece bize ait değil, bu sadece bize mahsus bir durum da değil. Küresel düzeyde doğal gaz fiyatları 10 kat, kömür fiyatları 5 kat, petrol fiyatları 3 kat artmıştır, dolayısıyla dünyanın her tarafında üstelik de bizden her bakımdan çok daha yüksek oranlarla bu fiyat artışları günlük hayata yansımaktadır. Şimdi elektrik ve doğal gaz fiyatlarının avro cinsinden rakam ve asgari ücrete oranları üzerinden Avrupa ülkeleriyle karşılaştırmasını yaparak gerçek tabloyu sizlerin dikkatine sunmak istiyorum.
Özellikle ekranları başında bizi izleyen milletime sesleniyorum; milletimin bunları değerlendirmesi ve aklıselim ile de kararını vermesi inanıyorum ki birçok şeyi düzlüğe çıkaracaktır.
Konutlarda aylık 200 kilovat üzerinden bakıldığında, Türkiye, Avrupa’daki 34 ülke arasında vatandaşlarına en uygun fiyatla elektrik hizmeti sunan 3’üncü ülke durumundadır. Ülkemizdeki elektriğin 200 kilovata denk gelen tutarı 18 avro iken, bu rakam mesela Norveç’te 35 avro, Fransa’da 45 avro, Hollanda’da 60 avro, Belçika’da 92 avro, Almanya’da 100 avrodur. Aynı miktardaki tüketim bedelini asgari ücretle mukayese ettiğimizde, ülkemizde yüzde 5,5’luk bir oran karşımıza çıkarken, Almanya’da yüzde 6,2’lik, Bulgaristan’da yüzde 7,5’luk, Çekya’da yüzde 10’luk, Romanya’da yüzde 15’lik oranlarla karşılaşıyoruz.
Benzer bir tablo doğal gaz konusunda da geçerlidir. Türkiye, 100 metreküplük tüketime 18,5 avroluk faturayla Avrupa’nın vatandaşına en ucuz doğal gaz hizmetini sunan ülkesidir. Bu rakam Macaristan’da 30 avro, Polonya’da 63 avro, Yunanistan’da 100 avro, İtalya’da 156 avro, Almanya’da 256 avro düzeyine yükselmektedir. Doğal gaz fiyatının asgari ücretle mukayesesinde de ülkemiz yüzde 5,6 ile en uygun fiyat konusunda yine ilk sıralarda yer alırken, bu oran Macaristan’da yüzde 9’luk, Yunanistan’da yüzde 13’lük, Almanya’da yüzde 15,2’lik, Romanya’da yüzde 31’lik seviyelere çıkmaktadır.

“GEÇTİĞİMİZ YIL HANE BAŞINA YAKLAŞIK 5 BİN LİRA ENERJİ DESTEĞİ VERDİK”
Tekraren altını çizerek söylüyorum; vatandaşımıza gelen elektrik ve doğal gaz faturaları elbette yüksektir, ama buna rağmen Türkiye hem fiyat, hem bunun asgari ücrete oranı bakımından vatandaşlarına en uygun tarifeli elektrik ve doğal gaz hizmeti sunan ülkelerin başında gelmektedir.
Geçtiğimiz yıl sadece elektrik, doğal gaz ve akaryakıtta 65 milyar liralık sübvansiyon yaparak salgın sebebiyle zaten sıkıntı içinde olan vatandaşlarımızın ilave yükler altına girmesine engel olduk. Bir başka ifadeyle, geçtiğimiz yıl hane başına yaklaşık 5 bin lira enerji desteği verdik. Sadece bu 3 kalemdeki sübvansiyon rakamının Türkiye’nin toplam yatırım harcamaları kadar olduğuna dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Yılbaşı itibarıyla tarifelerde yapılan düzenlemelere rağmen elektrikte ve doğal gazda haneleri desteklemeye devam ediyoruz.  Bugüne kadar hep olduğu gibi milletimizin sesine kulak veriyor, derdine derman olacak çözümler üretiyoruz.
Geçtiğimiz Kabine Toplantısında 150 kilovat olan en düşük tarife dilimini 210 kilovata yükseltmek suretiyle nispi bir rahatlama sağlamıştık. Yapılan analizler, Ocak ayı itibarıyla tüketicilerin yüzde 64’ünün düşük tarifeden faydalandığını, yüzde 36’lık bir kesimin de üst tarifeden fatura ödediğini göstermektedir. Bugünkü toplantımızda vatandaşlarımızı daha da rahatlatacak yeni adımların kararını aldık.
Öncelikle 210 kilovatsaate kadarki düşük tarife ve 210 kilovatsaatin üzerindeki yüksek tarife rakamları ilgili kurumlarımız tarafından vatandaşlarımız lehine yeniden değerlendirilecektir. Ticari işletmelerimiz için de küçük esnaf ve sanatkarı koruyacak şekilde benzer bir kademelendirme yapılacaktır.
Sivil toplum kuruluşlarının elektrik aboneliği de ticarethane statüsünden konut statüsüne dönüştürülecektir. Böylece, dernekler, vakıflar, cemevleri dahil ticarethane statüsünden fatura ödeyen kuruluşların elektrik bedelleri önemli oranda düşecektir.
Daha önce sözünü verdiğimiz doğal gaz tüketim desteğiyle ilgili hazırlıklar da tamamlandı. Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının kriterlerine uyan 4 milyon hane için yılda iki defa da ödenmek üzere 450 ile 1150 lira arasında değişen miktarlarda doğal gaz desteği sağlayacağız.
Kronik hastaların ve yaşam destek cihazına bağlı olarak hayatını sürdüren kişilerin bulunduğu haneler için bu rakama yüzde 5 ilave yapılacaktır. Bu destek için başvurular 81 ilimizin tamamında Cuma günü başlayacaktır.
Elektrik desteğinde de hâlen 2,1 milyon hane olan kapsamı 4 milyon haneye çıkartıyoruz.
Ayrıca, sosyal güvenlik şemsiyemizin hem kapsama alanını, hem etkisini genişletecek 15 milyar liralık yeni bir sosyal destek paketiyle ilgili hazırlıklara da başlanması talimatını verdik.

“YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARINDAN ELEKTRİK ÜRETİMİNE AĞIRLIK VERİYORUZ”
Aziz milletim; yeşil büyüme stratejimiz çerçevesinde yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimine ağırlık veriyoruz. Bu amaçla, rüzgar ve güneş enerjisi yatırımlarına KDV istisnası ve Gümrük Vergisi muafiyeti uyguluyoruz. Şimdi de mevcut desteklerin kapsamını genişleterek güneş ve rüzgar enerjisinden elektrik üreten lisanssız faaliyetler kapsamındaki yatırımların 4’üncü bölge desteklerinden yararlanabilmesini temin ediyoruz. Böylece, güneş ve rüzgar enerjisi yatırımcılarına KDV istisnası ve Gümrük Vergisine ilave olarak yüzde 30 oranında vergi indirimi, 6 yıl boyunca sigorta prim işveren hissesi desteği sağlamış oluyoruz.
Amacımız, firmalarımızın ihtiyaç duydukları elektriği kendi bünyelerinde ve yenilenebilir enerji kaynaklarından temin edebilmelerini sağlamaktır. Bu yöntemle rekabet güçleri artacak firmalarımız, aynı zamanda ülkemizin Paris İklim Anlaşması yükümlülüklerini yerine getirmesine de katkıda bulunacaklardır. Yeni enerji desteğinin ülkemize ve firmalarımıza hayırlı olmasını diliyorum.
Eğitim-öğretim yılının yeni dönemine hamdolsun huzurlu bir şekilde başladık. Bu meslek mensuplarının 60 yıllık özlemine cevap veren Öğretmenlik Meslek Kanunu da geçtiğimiz hafta yürürlüğe koyduk.
Mesleki eğitim merkezleriyle ilgili Aralık ayının son haftasında yaptığımız yeni düzenlemenin olumlu etkilerini görmeye devam ediyoruz. Öğrenci sayıları 159 binden 335 bine yükselen mesleki eğitim merkezlerimizde hedefimiz bu rakamı 1 milyonun üzerinde taşımaktır. Sanayimizin ihtiyaç duyduğu nitelikli insan kaynağının yetiştirilmesine büyük katkı sağlayan bu merkezlerimizi desteklemeyi sürdüreceğiz.

1915 ÇANAKKALE KÖPRÜSÜ VE MALKARA-ÇANAKKALE OTOYOLU PROJESİ
Sizlerle paylaşmak istediğim bir diğer husus, önümüzdeki hafta sonu açılışını yapacağımız 1915 Çanakkale Köprüsü ve Malkara-Çanakkale Otoyolu projesidir. Bu dev projenin inşasını 2 milyar 545 milyon avro yatırım tutarı ile tamamladık. 1915 Çanakkale Köprüsü, 88 kilometresi otoyol ve 13 kilometresi bağlantı yolu olmak üzere toplam 101 kilometre uzunluğa sahip Kınalı-Tekirdağ-Çanakkale-Savaştepe Otoyolu projesinin önemli bir projesidir, bir parçasıdır. Orta ve yan açıklıkları ile yaklaşım viyadüklerinin toplamıyla geçiş uzunluğu 4608 metreye ulaşan bu köprü, kendi alanında dünyada ilk sırada yer alan bir eserdir. Köprünün 2023 metrelik orta açıklığı Cumhuriyetimizin 100. Kuruluş Yıl Dönümünü, 318 metrelik çelik kuleleri de Çanakkale Deniz Zaferinin kazanıldığı 18 Mart 1915’i sembolize etmektedir. Deniz seviyesinden yüksekliği 16 metrelik top mermisi figürüyle birlikte 334 metreyi bulan köprümüz, bu bakımdan da dünyada ilk sırada yer almaktadır. Hizmete açacağımız otoyol projesi, Malkara-Çanakkale arasını 40 kilometre kısaltırken, Lapseki-Gelibolu arasında feribot ile saatler süren geçiş sürecini 6 dakikaya indirecektir. Yaklaşık 5100 personel ve 740 adet iş makinesi ile gece-gündüz çalışarak tamamladığımız otoyolumuzu ve köprümüzü 26 Şubat 2022’de hizmete sunuyoruz. Çanakkale Boğazının bir gerdanlık gibi taşıyacağı köprümüz, büyük ve güçlü Türkiye hedefimizin somut bir ifadesi olarak kalkınma tarihimizdeki yerini alacaktır. 1915 Çanakkale Köprüsü ve Malkara-Çanakkale Otoyolunun ülkemize şimdiden hayırlı olmasını diliyor, bu projenin hayata geçirilmesinde emeği geçenleri tebrik ediyorum.

Buradan çiftçilerimize de bazı müjdeler vermek istiyorum. Bilindiği gibi, Tarım Kredi Kooperatiflerinin satış merkezlerinde hafta başı itibariyle üre ve çay gübrelerinin fiyatlarında yüzde 30’a varan indirim yaptık.

GÜBRE VE HAYVAN YEMİ FİYATLARINDA İNDİRİM
Buna ilave olarak, yarından itibaren can gübresi, amonyum sülfat ve nitro power gübrelerinde de yüzde 30’luk indirime gidiliyor. Hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımızın girdi maliyetlerini düşürmek amacıyla yine yarından itibaren karma hayvan yemi yüzde 12 indirimle satılmaya başlanacaktır. Pancar üreticilerimizin Mart ayında alacakları pancar bedellerinin ödemesini 1 ay öne çekiyor, Cuma günü hesaplarına yatırıyoruz. Ayrıca, 2021 yılı pancar alım fiyatının üzerine ton başına 15 lira prim desteği ödüyoruz. Bu sezonun pancar alım kesin fiyatını da hasattan önce açıklayacağımızı tekrar hatırlatmak istiyorum. Sözlerimi yurtlarda kalan yükseköğrenim öğrencilerimize vereceğimiz bir müjdeyle tamamlamak istiyorum. Bilindiği gibi gençlerimizin talepleri üzerine yurtlarda 16 gigabayt olan internet desteğini 2 kat artışla 32 gigabayta çıkardık. Şimdi de akademik yarı yılın ikinci döneminden başlamak üzere yurtlarda kalan gençlerimize verdiğimiz beslenme yardımını aylık 570 liradan yaklaşık üçte 1’lik artışla 750 liraya yükseltiyoruz. Böylece üniversite öğrencilerimizi enflasyon sebebiyle yemek ücretlerinde yaşanabilecek muhtemel artışlara karşı koruma altına almış oluyoruz. Beslenme yardımında yaptığımız bu artışın Kredi ve Yurtlar Kurumu yurtlarında kalan 745 bin öğrencimize hayırlı olmasını diliyorum.

“TÜRKOVAC AŞIMIZI 81 İLİMİZE ULAŞTIRDIK”
Son olarak, koronavirüs salgınıyla ilgili hatırlatmalarımızı tekrarlamak istiyorum; omicron varyantı vaka sayılarının fevkalade artmasına rağmen hamdolsun hastaneye yatışlarda sistemi zorlayacak bir yükselişle karşılaşmadık. Koronavirüse karşı geliştirilen yeni bir ilacı yerlileştirerek vatandaşlarımızın hizmetine sunarken, TÜRKOVAC aşımızı da 81 ilimize ulaştırdık. Aşısı bulunmayan veya eksik olan vatandaşlarımıza en kısa sürede TÜRKOVAC’ı yaptırmaları tavsiyesinde bulunuyorum.
İnşallah önümüzdeki aylarda tüm dünyayla birlikte biz de bu musibeti gündemimizden tamamen çıkartmış olmayı ümit ediyoruz. Bu duygularla bir kez daha hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Kalın sağlıcakla.”